ABD Merkez Bankası’nın (FED) 6-7 Mayıs tarihlerinde gerçekleştireceği ABD Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında faiz oranlarında bir değişiklik yapması beklenmiyor. Ancak toplantı, hem yatırımcılar hem de ABD Başkanı Donald Trump tarafından yakından izlenecek.
Trump, FED’den faiz indirimi talebini açıkça dile getiriyor. ABD Başkanı kendi sosyal medya platformu Truth Social’da cuma günü büyük harflerle yazdığı paylaşımda, “ENFLASYON YOK, FED FAİZİ DÜŞÜRMELİ!!!” ifadelerini kullandı.
Trump’ın bu çağrısının ardında birkaç neden bulunuyor. Düşük faiz oranları ABD ekonomisinde paranın daha rahat dolaşmasını sağlayarak ekonomik büyümeyi ve borsayı destekleyebilir. Bu da seçim öncesinde Trump’ın lehine bir tablo çizebilir.
Ancak FED Başkanı Jerome Powell ve FED yönetimi, faiz indirimine aceleyle yaklaşılmaması gerektiği görüşünde. Bu da Powell ile Trump’ı karşı karşıya getiriyor ve yatırımcıları da bu tartışmanın tam ortasında bırakıyor.
MarketWatch’un haberine göre, Interactive Brokers Baş Stratejisti Steve Sosnick, “Özellikle tarifeler ve ekonomik belirsizlikler göz önüne alındığında piyasa, FED’in tutumunu biraz fazla iyimser fiyatlamış olabilir mi?” diye soruyor.
Bu durum, 2 Nisan’da Trump’ın yeni gümrük vergilerini açıklamasının ardından S&P 500’ün yaşadığı sert kayıpları telafi ederek %10’dan fazla yükseldiği ve dokuz günlük yükseliş serisine ulaştığı bir dönemde yatırımcılar açısından risk oluşturuyor.
FED neden faiz indirimi yapmayabilir?
FED, geçen yıl eylül ayında faiz indirim döngüsüne başlamış, kasım ve aralıkta iki kez daha faiz düşürmüştü. Ancak aralık FED toplantısında, 2025 yılı için öngörülen faiz indirimlerinin yavaşlayacağı sinyali verildi. “Noktasal grafik” olarak bilinen FED projeksiyonunda 2025 yılı için 50 baz puanlık faiz indirim öngörüldü. Bu oran, eylül ayında açıklanan 100 baz puanlık indirim beklentisine göre çok daha düşüktü. Açıklamanın ardından S&P 500 yaklaşık %3 düşüş yaşamıştı.
FED’in temkinli yaklaşımının arkasında ekonomi politikalarındaki değişiklikler vardı. FED yönetimi özellikle tarifeler ve göçmenlik politikalarının enflasyon üzerindeki etkilerinden endişe edildiği açıkladı. FED, mevcut 425-450 baz puanlık faiz aralığının “uygun bir seviye” olduğunu düşünüyor.
Wells Fargo Yatırım Enstitüsü’nden Sameer Samana, “Faizlerin ne teşvik edici ne de kısıtlayıcı seviyede olduğu ‘nötr’ seviyeye ulaşıp ulaşmadığımız konusunda farklı görüşler var. Biz şu anda böyle bir aralıkta olduğumuzu düşünüyoruz, bu yüzden yeni indirimler gerekli değil” açıklamasında bulundu.
Samana, Cumhuriyetçilerin vergi indirimleri ve mevzuatların gevşetilmesi gibi diğer ekonomi politikalarının da enflasyonu artırabilecek bir büyüme teşviği olabileceğini belirtiyor. Dolayısıyla borsa uzmanı FED’in “bekle-gör” tutumunu sürdürmekten memnun olduğunu ifade etti.
Trump’ın göreve geldikten sonraki ilk 100 gününde göçmenlere yönelik sınır dışı operasyonları başlatması, Çin, Kanada ve Meksika’ya yönelik yeni tarifeler getirmesi ve 2 Nisan’da dünya genelindeki ürünlere kapsamlı tarifeler açıklaması gibi adımları, enflasyon üzerindeki etkileri henüz tam olarak görülmeyen politikalardı.
Jensen Investment Management Portföy Yöneticisi Allen Bond, “Ekonomideki gerçek verilere dayanan ‘sert veriler’ ile anketler gibi duygusal temelli verilere dayanan ‘yumuşak veriler’ arasında ciddi bir ayrım var. Tüketici güveni ve sanayi faaliyetleri gibi bazı yumuşak verilerde zayıflama görüyoruz ancak sert verilere bu henüz yansımadı” açıklamasında bulundu.
Yatırımcılar nasıl tepki veriyor?
Trump, 4 Nisan’da geniş kapsamlı yeni tarifeleri duyurduktan sonra Powell, bu gelişmelere aceleyle yanıt verilmesine gerek olmadığını söyledi. O gün borsalarda sert düşüşler yaşandı; S&P 500 %6 düşüş gösterdi.
Powell, 16 Nisan’daki konuşmasında ise tarifelerin enflasyonu geçici ya da kalıcı olarak artırabileceğini ifade etti ve “Politikamızı değiştirmeden önce daha fazla netlik bekleyeceğiz,” dedi. Bu açıklamaların ardından borsalar yeniden geriledi; S&P 500 %2,2 düştü.
17 Nisan’da Trump, Powell’ı hedef aldı, “Avrupa Merkez Bankası 7. kez faiz indirimi yapmaya hazırlanıyor. Ama her zaman geç kalan ve yanılan Powell dün yine tipik bir fiyasko olan bir rapor sundu. Powell’ın görevden alınması için sabırsızlanıyorum!” ifadelerine yer verdi.
Trump, Powell’a yönelik sert eleştirilerini birkaç gün daha sürdürdü. Gazetecilere verdiği demeçte, “Eğer onu görevden almak istersem, bana inanın, bu çok hızlı olur” dedi.
Bu sözler yatırımcılar arasında FED’in bağımsızlığına dair endişeleri artırdı. Trump’ın bu açıklamalarının yapıldığı gün S&P 500 yaklaşık %2,4 geriledi.
Sosnick’e göre, ABD borsasına olan uluslararası güvenin en büyük nedenlerinden biri FED’in siyasi baskılardan bağımsız hareket etmesidir. Ancak Trump’ın açıklamaları bu güveni sarsmış olabilir.
Sonrasında Trump geri adım atarak Powell’ı görevden almayı düşünmediğini söyledi. Bu açıklama, piyasalarda bir rahatlama yarattı.
FED toplantısına dair beklentiler ne yönde?
Trump’ın Powell’a yönelik açıklamalarından sonra başlayan borsa rallisi, S&P 500 ve Dow Jones’un 20 yılı aşkın süreden sonra ilk kez dokuz gün üst üste yükselmesini sağladı. Sosnick’e göre bu ralli sadece ticaret müzakereleriyle değil, Trump’ın Powell’a yönelik saldırılarını durdurmasıyla da bağlantılı olabilir.
Sosnick, “Trump borsayı kendi performans göstergesi olarak görüyordu. Ama kısa bir süre için bile olsa, yatırımcılardan gelen tepkilere rağmen tarifeleri artırmaya kararlı görünmesi insanları rahatsız etti” dedi.
Yatırımcıların son dönemdeki iyimserliğinin temelinde, Powell’ın bu toplantıda vereceği mesajlar yatıyor. Ancak bu iyimserlik aşırı olabilir. CME FedWatch göstergesine göre, piyasalar şu anda mayıs ayında faizlerin sabit kalma ihtimalini %99,5 olarak fiyatlıyor. Ancak 2025 sonuna kadar üç faiz indirimi öngörülüyor.
Haziran ayında bir faiz indirimi sinyali gelebilir mi? Bu sorunun yanıtı büyük ölçüde tarifelerin etkilerinin görülmesine bağlı. Çünkü mevcut 90 günlük tarife ertelemesi temmuz ayında sona eriyor. Bu da FED’in kararlarını geciktirebilir.
Sosnick, FED’in faiz indirimi yapabileceği iki senaryo olduğunu söylüyor: İlki, enflasyon baskılarının yeterince hafiflemesi; ikincisi ise Amerikan ekonomisinin zayıflayarak faiz indirimi ihtiyacı doğurması. Ancak Sosnick ikinci senaryo için, “Bu biraz ‘ne dilediğine dikkat et’ durumu olabilir” uyarısında bulunuyor.