ABD Kongre Üyesi Lauren Boebert yakın zamanda oldukça dikkat çekici bir iddiada bulundu: “Wall Street komünistlerle dolu, hisselerini satıp Başkan Trump’a zarar vermeye çalışıyorlar.”
The Telegraph yazarı Jeremy Warner’a göre Wall Street hakkında söylenebilecek birçok eleştiri olabilir. Ancak küresel servetin önemli bir bölümünün değiş tokuşunun yapıldığı ABD borsalarını “komünistlerle dolu” olarak tanımlamak Warner’a göre oldukça absürt bir benzetme.
Borsa yazarına göre, Boebert’in sözleri, eski İngiltere Başbakanı Liz Truss’un görevden alınmasına neden olan piyasa tepkilerinden sonra bazı destekçilerinin yaptığı yorumlara benziyor. Truss’un müttefikleri, onu “woke” piyasa oyuncularının pusuya düşürdüğünü savunmuştu. İngiltere Merkez Bankası ve İngiltere Hazinesi çevrelerinin oluşturduğu bir “yerleşik düzen komplosu”nun Truss’ı görevinin başından itibaren hedef aldığı ileri sürülmüştü.
Benzer bir paranoya şimdi Beyaz Saray’a da sıçramış durumda. Trump yönetimi, kendi eliyle yol açtığı piyasa türbülansının suçunu başkalarına yıkma çabasında. Hayali komplocular listesinin başında ise ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome Powell var.
FED’in bağımsızlığı tartışılıyor
Warner’a göre Trump, elinden gelse Powell’ı görevden alırdı. Ancak bu konuda yaptığı saldırıların zararını fark etmiş olacak ki, şimdilerde böyle bir niyeti olmadığını iddia ediyor.
Trump, Çin’le başlattığı ticaret savaşı konusundaki pozisyonunu da yalnızca birkaç gün içinde değiştirdi. Önce tarifelerin amacı Çin’i izole etmekti; şimdi ise “Pekin’e karşı nazik” olmayı planlıyor. Yarın ne diyeceğini ise kimse bilmiyor
Piyasalarda tam anlamıyla bir kaos hâkim. The Telegraph yazarı ise hem yavaşlayan ekonomi hem de piyasadaki satış dalgası konusunda ABD Başkanı’nın sadece kendisini suçlaması gerektiğini belirtiyor.
Finansal sistemde güven sorunu var
Warner bu gelişmelerin tam anlamıyla ders niteliğinde olduğuna da dikkat çekti: Zira eğer radikal adımlar atmayı planlıyorsanız, dikkatli, yöntemli ve piyasanın sizi takip etmesini sağlayacak şekilde tutarlı olmalısınız.
Kavgaya yumrukla dalmak neredeyse her zaman başarısızlıkla sonuçlanır. Zira finansal piyasalar, pozisyonlar, varsayımlar ve kurallar gibi kırılgan ve karmaşık bir yapının ürünüdür. Hızlı değişimlere ise ciddi bir hazımsızlık yaşamadan uyum sağlayamaz.
Warner’ın yazısında IMF Baş Ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, finansal istikrarın korunabilmesi için merkez bankalarının bağımsızlığının her ne pahasına olursa olsun muhafaza edilmesi gerektiğini söylüyor.
IMF, FED ve Dünya Bankası’na yönelik eleştiriler
Gourinchas “Merkez bankalarının inandırıcı olması gerekir ve bu inandırıcılığın bir parçası bağımsızlıktan geçer” diyor. Bu önemli bir nokta. Ancak Warner’a göre finansal sistemin yöneticileri de son yıllarda “inandırıcılığı” hak edecek pek bir şey yapmadı. Aksine, finansal kriz öncesi uyarıları görmezden geldi. Kriz sonrası verilen tepkiler de pek sağlıklı değildi. Trilyonlarca dolarlık parasal genişleme politikaları yoluyla aşırı borç, devasa bütçe açıkları ve şişmiş varlık fiyatları gibi kalıcı bir miras bıraktılar. Kovid sonrası enflasyonu da öngöremediler. Enflasyon görmezden gelinemeyecek noktaya geldiğinde bile, neredeyse hep birlikte enflasyonu “geçici” olarak tanımladılar. Bu kolektif yanlış görüşün ardından ne bir özür ne de bir istifa geldi.
Warner konuyla ilgili şu açıklamayı yapmaktan da geri durmuyor:
“Demokratik yollarla seçilmiş hiçbir siyasetçi, merkez bankalarının sahip olduğu bu dokunulmazlık ve hesap verebilirlik eksikliği lüksünü yaşayamaz. Eğer merkez bankalarının bağımsızlığı tehdit altındaysa, bunun sorumlusu bizzat kendileridir.”
“Geçmiş, göz önüne alındığında, Powell’ın faiz kararları konusunda Trump’tan daha iyi olduğu neye dayanarak söylenebilir? FED’in bağımsızlığını kaldırmak gerektiğini savunmuyorum. Böyle bir ihtimal ABD varlıklarında tam anlamıyla bir finansal krize yol açardı. Truss bile ki bu konularda en uçuk fikirleri olanlardan biriydi, o noktaya kadar gitmedi. Trump da sonunda uçurumdan geri çekilmiş gibi görünüyor. Bu akıllıca bir tercih oldu, söz konusu tablo Powell’ın kararlarının sorgulanamayacağı anlamına gelmez.”
Warner’ın eleştirilerinden IMF ve Dünya bankası da nasibini alıyor:
“Aynı şey, Trump’ın Hazine Bakanı Scott Bessent’in IMF ve Dünya Bankası hakkındaki eleştirileri için de geçerli. Bu kurumların asıl görevlerinden sapmış olduklarına dair değerlendirmeler uzun zamandır yapılması gereken bir eleştiriydi ve bunu bir politikacının yüksek sesle dile getirmesi ferahlatıcı bir gelişmeydi.”
“Siyasiler, uzun süredir bu kurumlara haddinden fazla saygı gösteriyor. Oysa bu kurumlar artık dengeli ve istikrarlı bir küresel ekonomiyi desteklemekten çok, iklim değişikliği ve sosyal eşitsizlik gibi ‘değerli ama asli olmayan’ hedeflerle ilgileniyorlar.”
IMF, bu hafta Trump’ın tarifelerinin doğrudan ekonomik maliyetlerini küresel GSYH’nin sadece %1’i olarak açıkladı. Dolayısıyla IMF verilerine göre Trump’ın neden olduğu karışıklık ABD’yi resesyona sokacak gibi gözükmüyor.
Ama Telegraph yazarına göre IMF’in neden temkinli davrandığını tahmin etmek zor değil. Bessent’in “sorumluluk sapması” olarak adlandırdığı mevcut kurumsal durumun sürdürülebilir olmadığını IMF de anlamış gibi gözüküyor.
Yine de Werner’a göre IMF fazlasıyla iyimser. ABD ekonomisi şimdilik teknik olarak resesyona girmemiş olsa da girmesi an meselesi. Böyle bir durumda, FED’in faiz indirmesi gerekecek. Talepteki çöküş, tarifeler olsun ya da olmasın, enflasyon baskısını azaltacak.
Borsa yazarına göre aşırı ihtiyatlı hareket eden merkez bankaları çoğu zaman gelişmelerin gerisinde kalıyor. Diğer bir deyişle ‘yerleşik düzen komplosu’ paranoyası da tamamen temelsiz değil.
Trump’ın stratejisi: Gerçek bir plan mı, suçlu arayışı mı?
Son birkaç haftadır yaşanan kaotik gelişmelerin ardından Trump, bazı uç noktadaki pozisyonlarından geri adım atıyor gibi görünüyor. Tüm bunların büyük bir planın parçası olduğuna inananlar da var: Tansiyonu yükseltip sonra geri çekilme stratejisi.
Ama Warner’a göre daha olası bir açıklama Trump’un suçu ‘komünistlere’ atması gibi gözüküyor. Yine de mevcut tablo, Trump’ın hiç haklı olmadığı anlamına da gelmiyor.