Altın fiyatları, merkez bankalarının alımlarıyla birlikte yükselişini sürdürüyor. Ancak Financial Times yazarı Toby Nangle’e göre, son dönemde gündemde olan merkez bankalarının altın alımlarına ilişkin haberler, resmi verilerle tam olarak örtüşmüyor ve bazı veriler sadece tahminlere dayanıyor.
Resmi veriler ve tahminler
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) Haziran 2024 verilerine göre, merkez bankalarının altın talebi rekor seviyelerde seyrediyor ve küresel talebin yüzde 20’sinden fazlasını oluşturuyor. Bu oran, 2010’lu yıllarda ortalama olarak sadece yüzde 10 civarındaydı.
Ancak resmi veriler, son 12 ayda merkez bankalarının yalnızca 228 ton altın aldığını gösteriyor. Bu miktar, Nangle’ın ifadeleriyle “yaklaşık kırk Afrika fili ağırlığında” olsa da son 5, 10 ve 15 yıldaki altın alımlarıyla karşılaştığında 228 ton sadece en düşük %25’lik dilime denk geliyor. Peki neden medyada, “tarihi alım seviyeleri”nden söz ediyor?
Bunun nedeni, raporların “resmi olarak bildirilmeyen” altın alımlarını tahminlere dahil etmesinden kaynaklanıyor. Bu tahminlerle birlikte toplam merkez bankası alımları 804 tona ulaşıyor. Nangle, ‘tahminler’ de dahil edince toplam merkez bankası altın alımlarının, son 5 ve 10 yılda en yüksek yüzde 33’lük dilimde, son 15 yılda ise en yüksek yüzde 25’lik dilimde yer aldığını belirtiyor
Resmi olarak bildirilmeyen alımlar ve belirsizlik
“Bildirilmeyen” altın alımları, IMF’ye yapılan resmi raporlardan farklı olarak tahmin edilen verileri ifade ediyor. Örneğin Rusya Merkez Bankası, 2022’de uygulanan yaptırımlardan bir ay önce altın alımlarını raporlamayı durdurmuştu. Ancak Rusya’nın bu dönemde de büyük bir alıcı olduğu tahmin ediliyor.
Dolayısıyla Dünya Altın Konseyi (World Gold Council, WGC) gibi kurumlar, resmi olmayan tahminlerle toplam alımları hesaplıyor. FT yazarı Nangle ise, WGC’nin altının fiyatını desteklemeyi adeta kendisine bir görev edinmiş bir kurum gibi hareket ettiğini yazısında belirtiyor.
Nangle, WGC’nin tahminlerinin güvenilirliğine dikkat çekerken bir yandan da altın piyasasının karmaşıklığı ve şeffaf olmaması nedeniyle verilerin kesin olmadığını vurguluyor:
“Piyasanın şeffaflığı ve karmaşıklığı göz önüne alındığında, arz ve talep istatistikleri tahmin olarak düşünülmeli; bazı tahminler diğerlerinden daha az veya daha çok doğru olabilir.”
Altın ve güvenli liman arayışı
Altın rallisinin merkez bankası alımlarına bağlanması, özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası ve yaptırımlar nedeniyle ülkelerin rezervlerinin dondurulması bağlamında anlaşılır bir durum. Nangle, küresel gelişmelerin, yatırımcıları elektronik borç senetleri yerine “parlayan bir taş” olan altına yönlendirdiğini belirtiyor.
ABD’nin enflasyona endeksli devlet tahvilleri (TIPS) ile altın arasındaki ilişki de bu bağlamda zayıflamış durumda. Nangle, altın fiyatlarındaki yükselişin, çoğu zaman resmi verilere değil, arka plandaki tahmin ve piyasa sohbetlerine dayandığını ifade ederek şu yorumu yapıyor:
“Altın yatırımcılarının sevinmesi için yağmur yağdırmayacağız. Rallinin en azından bir kısmı, resmi verilerden çok, karmaşık ve şeffaf olmayan tahminler üzerine kurulu.”
Nangle, altın fiyatlarındaki artışın, merkez bankalarının alımları, jeopolitik riskler ve yatırımcıların güvenli liman arayışıyla şekillendiğini vurguluyor. Ancak resmi veriler ve tahminler arasındaki fark, piyasadaki belirsizliği de gözler önüne seriyor.