Bilançolar ve yatırım çevreleri arasında sürekli bir aşk ve nefret ilişkisi söz konusudur. Yatırımcılar her çeyrekte paylaşılan bilançolar sayesinde şirketlerin mali tablolarını görebiliyor ve kararlarında şeffaflık sağlayabilir.
Yüksek profilli yöneticiler de devrim niteliğindeki yeni ürünlerinden bahsedebilir veya “tek seferlik giderlerin aslında hiçbir şey ifade etmediği” gibi her türlü olumlu noktayı dile getirebilir.
YahooFinance yazarı Brian Sozzi başarılı bir şirketin CEO’sunun, bilanço dönemlerini sevmemesi için hiçbir neden olmadığını belirtiyor: “Beklentilerin üzerinde sonuç açıklıyorsunuz, hisse fiyatı fırlar, servetiniz artar, yıl sonu ikramiye ihtimaliniz yükselir, sonraki 10 büyük varlık alımınızı (evler, saatler, arabalar vs.) planlayabilirsiniz.”
Ancak borsa yazarına göre işler kötü gidiyorsa bilanço dönemleri bir o kadar kötü gelir. Şirket yöneticilerinin yapabileceği tek şeyse daha çok çabalamalarıdır.
ABD Başkanı Donald Trump hecen hafta üç aylık bilançoları kaldırıp, altı aylık raporlama dönemlerine geçilmesi tartışmasını başlatması. Tartışmanın merkezinde ise yılda iki kez rapor paylaşılmasının uzun vadeli hedeflere yönelmek ve bu hedefleri tutturmak için daha uygun bir yol olacağı düşüncesi var.
Okta CEO’su Todd McKinnon konuyla ilgili açıklamasında, “Ben her iki şekilde de sorun yaşamam. Yatırımcılarla her çeyrek şirketin gidişatını, geleceğini ve vizyonunu konuşma fırsatı bulmayı seviyorum. Ama bazen sektörün tek bir çeyreğe ilişkin rakamlara fazla takıntılı hale geldiğini düşünüyorum” dedi.
Trump’ın fikrine karşı çıkanlar da var. ABD Senatörü Elizabeth Warren bu tip bir düzenlemenin “şeffaflığı baltalayacağı” yorumunda bulunuyor.
Ancak YahooFinance’ten Sozzi’ye göre Trump’ın çeyrek bilançoları ve genel olarak kurumsal yönetim konusunda dikkate alması gereken üç başka değişiklik daha var:
1. Gereksiz kâr rakamlarını ortadan kaldırın
Sozzi, şirketlerin açıkladığı “düzeltilmiş kâr” rakamlarını eleştiriyor. Eskiden bu verilerin, yalnızca tek seferlik giderleri ayıklamak için anlamlı olduğunu söyleyen borsa yazarı, şimdilerde ise birçok şirketin, ‘aslında düzenli olarak ortaya çıkan giderleri ve hisse opsiyonu maliyetlerini gizlemek için’ bu yöntemi kullandığını belirtiyor.
Borsa yazarına göre yatırımcılar gerçek kâr-zarar tablosunu değerlendirilmelidir. Hisse opsiyonu dağıtmak zarar yazdırıyorsa, bu şirketin kendi sorumluluğunda olmalı. Düzeltilmiş kârlar ise en fazla dipnotlarda yer almalı; analistlerin tahminlerini ya da yatırımcıların kararlarını yönlendiren ana gösterge olmamalı.
2. Bireysel yatırımcılara da söz hakkı verilmeli
Sozzi bilanço dönemlerinde şirket açıklamalarını çok faydalı bulduğunu, ancak analistlerin yönelttiği soruların çoğunun dar ve teknik detaylarla sınırlı olduğunu söylüyor. Dolayısıyla artık bireysel yatırımcıların da bu toplantılarda aktif şekilde soru sorabilmesi gerekiyor.
Elon Musk liderliğindeki Tesla’nın bunu uygulayan neredeyse tek şirket olduğunu belirten Sozzi, son yıllarda bireysel yatırımcıların piyasalarda büyük bir güç haline geldiğini ve şirketlerin bunu görmezden gelemeyeceğini vurguluyor.
3. Yönetim kurullarında süre sınırı şart
Sozzi ayrıca şirket yönetim kurullarındaki üyelik sürelerinin sınırlandırılması gerektiğini savunuyor. Borsa yazarı pek çok şirkette 10 yıl ve daha uzun süredir görev yapan üyeler bulunduğunu, bunun da değişen sektör dinamikleri karşısında büyük bir sorun yarattığını dile getiriyor.
Sozzi’ye göre uzun süre görevde kalan üyeler zamanla “maaş çeki toplayan” pasif isimlere dönüşüyor. Borsa yazarına göre yönetim kurulu üyelikleri 5 ila 7 yıl arasında sınırlandırılmalı. Bu sayede yeni fikirlerin şirketlere daha kolay girebilir ve aktivist yatırımcıların uzun süre görevde kalan yönetim kurullarını hedef almasının önüne geçilebilir.