Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde’ın “euro”yu rezerv para birimi olarak göstermesi ve dolara rakip olabileceğini söylemesinin ardından ECB yönetiminden çatlak sesler çıkmaya başladı. Bazı isimler euronun fazla güçlenmesinin istenmeyen sonuçlarıyla ilgili endişelerini dillendiriyor.
Küresel yatırımcıların ABD’deki politika belirsizliğinden korunmak için Avrupa varlıklarına yönelmesiyle, euro 2025’te dolara karşı %14 değer kazandı ve yaklaşık dört yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Euronun dolar ile pariteye düşeceği yönündeki öngörülerse boşa çıktı.
Eurodaki yükseliş ABD ile Avrupa arasındaki faiz farkının giderek açılmasına rağmen gerçekleşti ve piyasa dinamiklerini tersine çevirdi.
Financial Times’ın haberine göre, ECB’nin Portekiz’in Sintra kentinde düzenlediği üç günlük yıllık konferansında en açık konuşan isim ECB Başkan Yardımcısı Luis de Guindos oldu. Guindos’un Bloomberg’de yaptığı açıklamada euro için “Aşırı değerlenmeden kaçınmalıyız” ifadelerini kullanması zirveye damgasını vurdu.
Guindos, yaklaşık 1,18 dolarlık mevcut kur seviyesinin ECB için tolere edilebilir olduğunu ancak 1,20 doların üzerindeki seviyelerin her şeyi “çok daha karmaşık” hale getirebileceğini söyledi.
Güçlü bir para birimi ithalatı ucuzlatarak enflasyonu düşürür. Ancak aynı zamanda yurt dışı satışları pahalılaştırarak büyümeyi baskılayabilir. Bu durum, ihracata bağımlı Avrupa için özellikle önem arz ediyor. Euro Bölgesi’nin ABD ile ticaret savaşı tehdidiyle karşı karşıya olduğu bir dönemde, bazı merkez bankası yetkilileri bu durumdan rahatsızlık duyuyor.
FT haberinde ismi verilmeyen bir üst düzey bir Avrupalı merkez bankası yetkilisi, euronun aşırı değer kazanmasının ECB’nin enflasyon hedeflerini riske attığına dikkat çekti. Yetkili aşırı güçlenen euronun ECB tarafından hoş karşılanmadığının daha açık bir şekilde ifade edilmesi gerekebileceğini söyledi. Bir diğer üst düzey yetkili ise güçlü euronun “bir sorun haline gelebileceğini” dile getirdi.
T Rowe Price’ın sabit getirili menkul kıymetlerden sorumlu baş Avrupa ekonomisti Tomasz Wieladek, “Politika yapıcılar zaman içinde yavaş bir euro değerlenmesi bekliyorlardı… ama pratikte olan bu değil” dedi.
Wieladek, euronun “fazla hızlı değer kazandığını” belirterek bunun muhtemelen özel sektör portföylerinin Avrupa’ya öngörülenden çok daha hızlı yönelmesinden kaynaklandığını ifade etti.
Baş ekonomist, euronun mevcut seviyesinden %6 daha artarak yıl içinde 1,25 dolara ulaşması halinde, ECB’nin enflasyon ve ekonomi üzerindeki etkileri hafifletmek amacıyla faiz oranlarını yarım puan indirebileceğini belirtiyor.
ECB, Haziran 2024’ten bu yana borçlanma maliyetlerini %2’ye düşürdü. ABD Merkez Bankası (Fed) ise politika faiz oranlarını bunun iki katından daha yüksek bir seviyede tutmaya devam ediyor. Tarihsel verilere bakıldığında, daha yüksek ABD tahvil getirilerinin ülkeye sermaye girişini artırarak doları güçlendirmesi beklenir.
Güçlü euro, genel olarak ECB için olumlu bir gelişme olarak görüldü. ABD ile yaşanabilecek bir ticaret savaşının enflasyonu artırabileceği yönündeki korkular hafifledi. Sintra’da konuşan Lagarde, yatırımcıların dolara alternatif arayışında olduğunu belirterek, yıl içerisindeki haber akışlarının “daha fazla belirsizlikle beslenen genel bir güven eksikliğine” yol açabileceğini söyledi. Doların zayıflıkları konusunda “bir şeyler bozulduğu açık” diyen Lagarde, “Bu durum düzeltilebilir mi, belli değil” ifadelerini kullandı.
Lagarde, ECB’nin politika duruşuna dair doğrudan bir değerlendirmede bulunmazken, “Bunu projeksiyonlarımızda dikkate alıyoruz” dedi.
Avrupa enflasyonu, haziran ayında ECB’nin orta vadeli yüzde 2 hedefini yakaladı ve gelecek yıl geçici olarak %1,6’ya gerilemesi bekleniyor. Bu durum, özellikle güçlü euronun yüksek ABD tarifeleriyle aynı döneme denk gelmesi hâlinde, Avrupa’daki üst düzey merkez bankacıları arasında endişeleri artırıyor.
TD Securities faiz stratejisti Pooja Kumra, “Güçlü euro ihracatı baskılayabilir ve bu nedenle dezenflasyonist olabilir. Euro Bölgesi şu aşamada 2010’lardaki deflasyon dönemine yeniden girmek istemiyor” açıklamasında bulundu
ECB’nin karşı karşıya olduğu zorluk, döviz kuruna müdahale etmeye yönelik herhangi bir girişimin kolaylıkla ters tepebilmesi.
İsmi verilmeyen nüfuzlu bir ECB yetkilisi konuyla ilgili açıklamasında, “Küresel merkez bankaları arasında uzun süredir geçerli olan yazılı olmayan bir kural vardır. Döviz kuru üzerinde tek taraflı hareketler yasaktır” dedi.
Aynı yetkili, koordinasyonsuz döviz müdahalelerinin başarısızlığa mahkûm olduğunu üstelik bir para birimi savaşını tetikleyebileceğini belirtti. ECB yetkilisine göre, Trump’a yakın bazı isimlerin daha zayıf bir doları savunması işleri daha da karmaşık hale getiriyor.
Bazı yatırımcılar ise duruma sakin yaklaşıyor. Fidelity International portföy yöneticisi Mike Riddell, AB’nin büyük ticaret fazlasına dikkat çekerek böyle bir tabloda genellikle bir para biriminin değer kazanması gerektiğini ifade etti.
Riddell, “Merkez bankası yetkilileri euronun güçlü olmasından şikâyet ederken haklı bir zemine sahip değiller” dedi.
ECB Yönetim Konseyi’nin 26 üyesinden biri olan Hırvatistan Merkez Bankası Başkanı Boris Vujčić de benzer şekilde durumu olağan karşıladı.
Euronun şu anki seviyesinin, para biriminin ilk çıktığı dönemdeki seviyeye denk geldiğini ve son 25 yıl içinde birçok kez daha güçlü işlem gördüğünü belirten Vujčić, “Mevcut seviyeler kesinlikle olağan dışı değil” açıklamasında bulundu.