Küresel altın fiyatları, sessiz sedasız tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Altının onsu, küresel piyasalarda 2.550 dolara yükselerek tarihi bir rekora imza attı ve bu yıl başından bu yana %23 oranında değer kazandı. Aynı dönemde S&P 500 ve Nasdaq endekslerinin getirileri ise sırasıyla %18 seviyelerinde kaldı.
2021 yazından bu yana Nasdaq %21 ve S&P 500 %30 oranında artış gösterirken, altın bu süreçte %41 getiri sağladı. Ancak bu muhteşem ralliyi kaçıran bir kesim vardı: perakende yatırımcılar.
MarketWatch’un haberine göre, sektör verileri, son yıllarda külçe altın borsa yatırım fonlarına akan özel yatırımcı varlıklarında büyük bir artış olmadığını, aksine bu fonlardan önemli miktarda para çekildiğini gösteriyor. ABD borsalarındaki beş büyük altın fonu, bu yılın başından itibaren 2,2 milyar dolar ve son üç yılda toplam 12,4 milyar dolar net itfa gördü. Dünya Altın Konseyi, batı pazarlarındaki zayıf talep nedeniyle, ABD dahil olmak üzere birçok bölgede külçe altın ve sikke satışlarının ikinci çeyrekte düştüğünü tahmin ediyor.
Bundan dört yıl önceki altın rallisi sırasında ise tamamen farklı bir tablo vardı. Yatırımcılar, pandemiye, kısıtlamalara ve devlet tahvillerindeki ani artışlara yanıt olarak, 2020’de altın fonlarına yoğun bir şekilde yatırım yapmıştı. Ancak sonraki iki yıl içerisinde fiyatların düşmesiyle birlikte fonlardan çıkışlar yaşandı.
Yatırımcıların alım ve satım kararları, piyasalarda doğru zamanlamayı yakalamak için kusursuz bir rehber olmasa da, genellikle perakende yatırımcıların yanlış zamanlarda hareket ettiği bilinir. Morningstar ve diğer fon yöneticilerinin analizlerine göre, perakende yatırımcılar, hesaplarını kendi haline bıraksalar mevcut durumlarından daha fazla kazanç elde edebilirlerdi.
Peki, altın fiyatlarındaki bu artışı kim yönlendiriyor? Bu büyük ölçüde, Türkiye, Hindistan, Çin ve Polonya gibi gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarındaki alımlardan kaynaklanıyor. Dünya Altın Konseyi verilerine göre, merkez bankaları bu yılın ilk yarısında rekor seviyede 483 ton altın alımı gerçekleştirdi. Mevcut fiyatlarla, 1 ton altının değeri 81 milyon dolara tekabül ediyor.
Merkez bankası alımlarının devam edebileceği de tahmin ediliyor. Çin’in döviz rezervlerinin %5’i, Hindistan’ın ise %10’u altından oluşuyor. Altın, ABD’nin döviz rezervlerinin %72’sini, Almanya, İtalya ve Fransa gibi bazı zengin Batı ülkelerinin rezervlerinin ise yaklaşık %70’ini oluşturuyor.
Altının bir yatırım varlığı olup olmadığı konusunda ise analistler arasında görüş ayrılığı bulunuyor. Geleneksel görüş, altının portföylerde yer alması gerektiğine pek sıcak bakmıyor. Altının, mücevherat dışında çok az kullanım alanı olduğu ve modern finansal metriklerle değerinin kesin olarak ölçülemediği ifade ediliyor. Bununla birlikte, altının enflasyona karşı da mükemmel bir koruma sağlamadığı belirtiliyor. Örneğin, ABD’de enflasyonun yükseldiği 2022 yılında altın fiyatları düşüş göstermişti.
Buna karşın, altın yatırımlarını savunanların da geçerli gerekçeleri var. En bariz açıklamalardan biri, altının herhangi bir hükümet tarafından kontrol edilemeyen tek para birimi olması. Özellikle Amerikan hükümetinin mali durumundaki bozulma göz önüne alındığında, altının ABD Doları’ndan bağımsız bir para birimi olması önem kazanıyor. ABD, halihazırda borç faizlerine neredeyse tüm bütçe kalemlerinden daha fazla ödeme yapıyor ve projeksiyonlar, ABD bütçesinin önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşeceğini gösteriyor.
Altın varlıkları, genellikle merkez bankalarının faizleri indirdiği dönemlerde iyi performans gösterir. Çünkü altın, temettü veya faiz getirisi sağlamaz; bu nedenle sabit getirili yatırımların cazibesi arttıkça altın daha az çekici hale gelir. Önümüzdeki aylarda faizlerin düşeceğine dair beklentiler, altın fiyatlarının daha da artmasına katkıda bulunabilir.